
“Yıktın perdeyi eyledin viran / Varayım sahibine haber vereyim heman.”
Bir Karagöz Hacivat oyununun içinde hapsolduk kaldık.
Bir süredir toplumumuzun politik varoluşunu ve aynı zamanda da toplumun içindeki ayrımların, kutuplaşmanın Osmanlı’dan belki çok daha eski zamanlara kadar uzanan tarihçesiyle var olan Karagöz Hacivat oyununa benzetmekten kendimi alamıyorum.
Yüzyıllar önce çeşitli rivayet ve orijinlere dayandırılarak başlayan ve özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde etkin olan Karagöz Hacivat kukla oyunundan hepimizin hatırladığı, genel olarak toplumun algısında yer eden temel şeyler vardır.
Birincisi oyunu hep Karagöz oyunu diye biliriz; genelde Hacivat’ın ismi geri plana atılmıştır. Hatta Yunanistan’a gidersiniz onlar da oyunu kendi gelenekleri olarak sahiplenirler ama Karagiozis derler oyunun ismine… Yani sahiplenildiği noktada bile oyunun ismine hükmeder Karagöz.
İkincisi Karagöz ve Hacivat arasındaki farktır. Temelde Hacivat “eğitimli”dir Karagöz ise eğitimsizdir, daha sokak ağzıyla konuşur. “Okumamış bir halk adamı” olarak tanımlanır Karagöz. Gündelik dilde “yanlış anlama/anlaşılma” diyebileceğimiz dil oyunlarına dayanır oyun. Mukkadime denen girişten sonra böyle atışmalara, yanlış anlaşılmalara özel bir bölüm ayrılmıştır. Muhavere yani söyleşi, atışma içeren bölümde Hacivat hep sofistike, geniş bir dil bilgisi ve kelime dağarcığıyla konuşur, Karagöz ise onu yanlış anlar ya da anlar da anlamak istemez, dalgasını geçer, aşağılar sonra da bir tokat vurmasıyla Hacivat’ı al aşağı eder. Yani kaba şiddet sofistike kelimelerin, kavramların karşısında hep galip gelir.
Mesela Hacivat “liyakat” der Karagöz anlamaz ya da dediğim gibi anlamamazlıktan gelir. Günümüz dünyasında Google efendiye ya da chatgpt’ye sorabilecek durumdayken de bakmak istemez, ilgilenmez önemli olan basit kelimelerle, net konuşabilmektir. Mesela “güçlü Türkiye”, “dış güçler”, “büyük oyun”, “yerli ve milli”, “tek din, dil, yönetim”, “tek aday”, “turbun büyüğü” gibi net bir şekilde anlaşılabilecek kelimeler, kavramlar az ve öz bir şekilde Karagöz’ün dağarcığında yer alır. Karagöz günümüzde daha da ileri gidersek ‘hak’ ‘hukuk’ ‘adalet’ ve ‘özgürlük’ gibi çok da karmaşık olmayan ama soyut olan kavramları da anlamakta güçlük çekebilir. Bunun yerine “ev yanıyor”, “bahçeye giremezsin”, “camiilerimiz elden gidiyor”, “kömür ve makarna” gibi basit kavram ve aksiyonları Karagöz Hacivat oyunlarında anlatılarında Karagöz’e mal edebiliriz, daha anlaşılır ve gündelik hayata dokunan meseleler Karagözleri daha güçlü bir şekilde derinden etkiler. Bu çok doğaldır; doktora gidebilmek, yolların olması, ulaşımın iyi olması, evde televizyon olması, ayrımsız herkesin okula gidebilmesi, inancını serbestçe yaşayabilmesi; gündelik duasını, orucunu, namazını serbestçe yapabilmesi yani gündelik hayatın çok da karmaşık olmayan meselelerini yaşayabilmek her şeyden önemlidir. Lakin özgürlük, liyakat, laisizm, sekülerlik, feminizm, demokrasi, millet, ifade özgürlüğü, parlementer sistem gibi kavramlar yine Hacivat’ın saçmaladığı garip terimler olarak havada kalabilir. Hatta söyleyişlerden de anlaşılacağı gibi çoğu bu tarz kelimeler yurt dışı menşeilidir, frankofon ya da anglosakson kökenleri vardır ve özellikle bu tarz kelimeler Karagöz’ü çok rahatsız eder. Anlayamaz, anlayamadıkça da daha da sinirlenir, sinirlendikçe daha da öfkelenir, küplere biner ve sonunda bir tane patlatır Hacivat’a.
Ayrıca Karagöz yeri gelince epeyce küfürbaz da olabilir. Osmanlı’da da dönemine göre bu küfürbazlık ve hatta bazen müstehcenlik değişiklik arz eder. Bizim Karagöz’ümüz yani bizim bildiğimiz Karagöz ise küfretmeyi sever; “bunlar” yani Hacivatlar hep ahlaksız, vandal, züppe, beceriksiz, dinsiz imansız, sürtük ve çürüktür ona göre.
Özetle tüm oyun başka tiplemelere ve Hacivat’ın varlığına rağmen Karagöz oyunu olarak bilinir ve tüm eğlence ve komedisi bu renkli karakter tarafından güçlü ve baskın bir şekilde oluşur. Hacivat Karagöz’ün olay çıkarması, vurması, küfretmesi, saldırması, karmaşık bulduğu mesele ve kelimeleri aşağılayarak oyun kurması için bir araçtır sanki. Hacivat yeri gelir çiçeklerden böceklerden bahseden, havada kalpler yapan, sevgiden bahseden bir zat da olabilir ayrıca ama her seferinde Karagöz’e, Karagözlere yenilecektir. Mahallenin olay çıkaran çocuğu nasıl en çok ilgi çekeniyse onun gibi Hacivat da silik, fazla sevecen, fazla bilgili, akıllı (ki Karagöz de çok akıllıdır aslında sadece kurnaz anlamında kullanır beynini çok ince bir zekadan bahsedemeyiz) bir karakter olarak yenilmeye hep mahkumdur sanki doğuştan yenilmiştir.
Peki oyun ne zaman bozulur?
Ya ikinci bir Karagöz girerse bu oyuna, oynatan ustayı yani Hayaliyi bile şaşırtacak bir durum oluşmaz mı?
Ya bu yeni oyuna katılan Karagöz aynı basitlikte konuşup Hacivatların kavramlarını daha basite indirgeyerek oyunu bozmaya kalkışırsa ne olur? Basitçe “her şey çok güzel olacak” diyerek ama yine aynı sertlikle ve netlikle Karagöz’ün tokatlarına aynı şekilde cevap verir ama bunu Hacivat’ın ince zekasıyla yapmaya kalkarsa?
Ya bizim asıl Karagöz’ün yöntemlerinin hepsini kendine mal edip ama bu sefer Hacivat’ın kavramlarını savunmaya kalkarsa…
Ne olur o zaman? Oyun bozulur mu?