bilmiyorum kaç kere doğmuştu güneş
yıldızları tekrar yerleştirdiğimizde yerine
süreyya’nın en soluk yıldızı olmuştum sanki
bir karga ile muhabbetimiz olmuştu
olağanüstü güzellikte bir aslan karşıma çıkıp avlanmıştı
çünkü doğası buydu
oysa bilmiyordu, tüm orman kovalamıştı beni
akrepler, oğlaklar, boğalar ve karıncalar
kimseye av olmamıştım
pençesiyle elimi tutup ensemden kavrayıp havalara kaldırdı
gözlerimin içine baktı da sonra bir anda bıraktı
düşmüşüm yükseklerden
neyse ki ölmedim
o yükseklikte kalıp ölmek isterdim halbuki
onun bende kalan güzelliğiyle birlikte sessizce ormanın içine süzülüşünü seyrettik
ve düşmenin hediyesini cebime koydum ben,
kalbimde bir işaret bıraktı aslan, sanki onca vahşiliğine rağmen sırtımdan ittirdi
bir babanın çocuğunu hayata hazırlaması gibi şefkatle yolladı beni
bilmiyordum yaşamın yaşamaya dair yüzlerce anlam ve işaretlerini
sanki gözlerimi kapatmıştım onlarca sene
kargalarla yaşadığımı unutacak kadar
o seneler ki onlar da güzeldiler
çok güzel rüyalar ve hayaller görmüştüm o senelerde
çocuklarım olmuştu benden uzaklara gidebilen
bir yılanın izinde toprağın içine seyahat etmiştim
bir ceylanı saklamıştım kucağımda
yarı bedenimle şarkılar söylemiştim
vücudumun diğer yarısı küsmüştü
kim bilir bu güçlü nehir nereye götürecek beni
ve beraberimdeki tüm canlıları
yine de gitmek, kendimi bırakmak istiyorum ona.
Bir noktanın ertesindeki büyük harfli başlangıçlar gibi.
Eylül 2025.